ÖZET
Bu makalede, İsviçre, Almanya ve Türkiye’nin göç politikalarını inceleyerek, göç politikalarının önemini değerlendirmek için karşılaştırmalı bir analiz gerçekleştirilmiştir. Nispeten yeni bir göç konumu olan Türkiye, göçmenleri düzenleme ve kamuoyu tepkileri arasında mücadele ederek zorluklarla karşı karşıyadır. Geçmiş siyasi dinamiklerin incelenmesinin temel amacı, Türkiye’nin politika oluşturma sürecine ilişkin öğrenilecek yolların olduğunu göstermektir; zira Türkiye’nin göç deneyimleri yalnızca yeni değil, aynı zamanda 2013 tarihli Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu (YUKK) gibi yeni mevzuatlarla da şekillenmiştir. YUKK göçü düzenlese de, uyum politikaları sunmamaktadır. Bu analiz, Türkiye’nin göç deneyimlerini İsviçre ve Almanya gibi ülkelerin göç politikada başarı ve eksikliklerine bakarak daha geniş bir bağlamda konumlandırmaktadır. Daha önemlisi, bu analiz, göçü geçici bir olgu olarak gören Türkiye’nin politika çerçevesi için önemli iç görüler sunmaktadır. Bununla birlikte, 2011’de Suriye çatışmasının başlaması, Türk toplumunun göç konusunda ki önemli eleştirisini ortaya çıkarmıştır. Bu noktada, Türkiye’nin göç deneyimleri, İsviçre ve Almanya’nın geçmişteki varsayımlarına benzer şekilde, göçmenlerin bir gün geri döneceği düşüncesiyle entegrasyon politikalarını göz ardı ettiğidir. İzolasyon teorisine dayalı bu analiz, entegrasyon politikalarına başlamanın, kendi ülkemizi bir göç ülkesi olarak kabul etmenin ilk adımı olduğunu göstermektedir. Analizin temel sorusu, Türkiye’nin göç politikalarının İsviçre ve Almanya göç deneyimlerinden alınan karşılaştırmalı dersler temelinde uzun vadeli entegrasyon zorluklarını ele almak üzere nasıl geliştiğidir. Analizin önemli bir bulgusu, Türk hükümetinin İsviçre ve Almanya göç tarihinin benzeri şekilde kısa vadeli, düzenleyici mevzuatlara güveniyor olmasıdır. Bu yaklaşım Türkiye’nin kendini kalıcı bir göç ülkesi olarak kabullenmesini engellediği için, kapsamlı sosyal entegrasyon politikaları benimsemesinin önemini vurgulamaktadır.