ÖZET
Aşağıda da tartışılacağı gibi, özellikle Rönesans ve Reformasyon dönemlerinden itibaren stoacı felsefenin dönemin olumsuzluklarına antik mirasın diğer birçok öğesinden daha iyi çözüm önerdiğine inanılmıştır. Çoğunlukla bu felsefeyle özdeşleştirilen isimlere atıfta bulunularak oluşturulan söylemler, hem düşünsel tartışmalara hem de daha somut siyasi ve düşünsel programlara yön vermiştir. Bu yazıda da esasen, yeni stoacılık olarak tanımlanan düşünsel faaliyetin Yeni Çağ Avrupa tarihinde, sosyal, ekonomik, dinsel ve politik yıkımlar neticesinde ortaya çıkmaya başlayan merkezî devlet yönetimleri bünyesindeki yeri tartışılacaktır. Genel olarak bu merkezî yapılanmaların, bir antik çağ mirasının, o dönem merkezî oluşumlarının içerisinde ne kadar da önemli olduğunu göstermek amaçlanmaktadır.