ÖZET
İslam’ın şiire karşı tavrının olumsuz olduğunu düşündüren bazı ayet ve hadisler mevcuttur. Bu ayet ve hadislerin varlığı, şairleri, “İslam gerçekten şiiri yasaklamış mıdır?” sorusuna dair bir cevap aramaya yönlendirmiştir. Bundan dolayıdır ki şiir hakkında görüşlerini beyan etmeye girişen birçok şair ve şiir eleştirmeni, sözlerinin daha başında şiir ve şairin müdafaasını yaparak bir meşruiyet zemini oluşturma mecburiyetini kendilerinde hissetmişlerdir. Bu sebeple şiirin savunucusu kimliğine bürünen şairler ve şiir eleştirmenleri, şiirin değeri ve faziletini vurgulamak için evvela “şiir”e aykırı görünen ayet ve hadisleri “şiir” lehine yorumlamış, bununla yetinmeyip şiir ile meşgul olduğunu düşündükleri başta Hz. Peygamber (s.a.v) olmak üzere birçok kaynağa başvurarak şiir ve şairin savunmasını yapmışlardır. Bu çalışmada, Âşık Çelebi’nin Meşâ‘irü’ş-Şu‘arâ adlı tezkiresinin mukaddime bölümü esas alınarak onun şiire meşruiyet zemini oluşturmak için başvurmuş olduğu kaynaklar hakkında bir değerlendirme yapılacaktır. Bu değerlendirme; Latîfî’nin Tezkiretü’ş-Şu‘arâ’sının mukaddime bölümü, Molla Câmî ve Fuzûlî’nin Farsça divan dibaceleri ile Lâmiî’ninkisi başta olmak üzere Türkçe divan dibacelerindeki şiire meşruiyet oluşturan veriler ile de teyit edilecektir. Bu bağlamda Âşık Çelebi’nin, başta ayet ve hadisler olmak üzere peygamberler ve dört halife döneminden itibaren daha çok kişiler üzerinden şiiri meşrulaştırmak için kullandığı kaynaklar tasnife tabi tutularak ele alınacak, yer yer yukarıda bahsi geçen tezkire ve divan dibacelerindeki bilgiler ile de mukayese edilecektir.