ÖZET
Bu makale, başlangıçta dinî bir grup olarak ortaya çıkan, ancak önce kamusal alanda örgütlenen ve zamanla siyasal alanda hegemonik bir güç haline gelen Gülenist cemaatin örgütsel yapıya dönüşümünü sosyolojik açıdan çözümlemeyi amaçlamıştır. Modern dünyada dinî gruplar yeni görünüm, işlev ve temsillerle faaliyetlerini çeşitlendirmektedir. Kamusal alan, yeni dinî grupların ve hareketlerin piyasa modeli içerisinde rekabet etmelerine imkân vermektedir. Ancak sivil demokratik alanın daraldığı dönemlerde illegal örgütlenme stratejilerini benimseyen dinî yapılar, demokratikleşme süreçlerinde bu özelliklerini hegemonik bir araca dönüştürebilmektedirler. Nur geleneğine dayalı cemaat kalıpları içinde ortaya çıkan Gülenist hareket, başlangıcından itibaren sosyal organizasyonlar içinde ve bürokratik yapılarda örgütlenme yolunu seçmiştir. Hareket içi söyleminde dinî nosyonu kullanan yapının, grup dışına yönelik söyleminde sivil sosyal araçları ve bürokratik kritik mekanizmaları bir hegemonik araç olarak seçmesi, toplumsal düzeyde çok boyutlu etkilere yol açmıştır. Uluslararası boyutlu küresel bir ağ yapısına taşınan yapının sosyoloji literatürüne darbeyle ilişkili bir sürecin aktörü olarak yerleşmesi, temel ayırt edici bir farklılık olarak kodlanmıştır.